Uzun zamandır baş ucumda duran ama bir türlü sayfalarını açamadığım bir kitabım var: Judith Malika Liberman’ın Masal Terapi’si. Blog yazmak için doğru zaman mı, doğru konu mu çelişkisini yaşarken göz ucuyla kapakta yer alan cümle çarpıyor gözüme…
“Bu kitap hayat yolculuğunda tılsımlı pusulan olacak.”
Belki de yazı yazmam için gözlerimi kapatıp rastgele bir sayfa açmam gerekiyordur. Karşıma çıkan sayfa ise düşündürücü; bir hikaye ile başlıyor.
Kaplanlara karşı
Hikaye şöyle, Nasreddin Hoca yine bir iş peşindeymiş. Eşeğine iki ağır heybe yüklemiş ve şehirde sağa sola bir şeyler serperek dolaşmaya başlamış. Meraklı birkaç çocuk yolda onu durdurup ne yaptığını sormuşlar. Hoca, “Görmüyor musunuz? Şehre tuz döküyorum” demiş. Bu cevapla çocukların kafaları daha da karışmış. Neden bunu yaptığını sorduklarında Hoca bağırmış: “Her yıl yaptığım şeyi yapıyorum. Benden önce de babam bunu yapardı. Bizi kaplanlardan korusun diye şehre tuz döküyorum.” “Ama Hoca” demişler, “Ne kaplanı? Neden o değerli tuzu, bu kadar zamanını ve çabanı bizi kaplanlardan korumak için harcıyorsun? Burada hiç kaplan yok ki.” “Doğru” demiş hoca. “Bu şehirde bir tane bile kaplan görülmedi. İşte döktüğüm tuzun ne kadar etkili olduğunun kanıtı!”
Bu hikayenin bana vermek istediği mesaj neydi? Başına gelirse hiç hoş olmayacak ama gerçekleşme olasılığı da bir o kadar düşük bir duruma karşı kendini korumak için ne kadar zaman ve enerji harcarsın? Kendimizi aşırı korumak ve her şeye karşı garantiye almak görünüşte olgun ve yetişkinlere özgü bir davranış olsa da hayatımızı korkuyla yaşadığımızın bir göstergesidir. Kendimizi korktuğumuz şeylerden koruruz. Ama her korkunun öteki yüzü özlem duyduğumuz veya ihtiyacımız olan bir şeydir. Korktuğumuz şeylere karşı duvarlar örmektense ihtiyacımız olan şeyi hayatımıza daha çok alabilir miyiz?
“Bazen korkuyla ilgili yapabileceğimiz en iyi şey onunla arkadaş olmaktır” demiş Harriet Lerner, Korkunun Dansı kitabında. Dünyamızın ve ilişkilerimizin böylesine karmaşık olmasının temel bir nedeni varsa o da endişelerimizden kaynaklanan düşüncelerimizse. Belki de bu hikaye benim yazı yazmaya başlamamın o kadar da korkutucu olmadığına işarettir. Bıraksak, hayat bize rüyaların kapılarını açar belki ne dersiniz? Bu rüyaları hem iş hayatımızda hem özel hayatımızda yaşamamız oldukça mümkün!
Fulya Akman Pekcoşkun
Creative Team Lead
Güven, bir organizasyonun başarılı olması için temel unsurlardan biri. Çalışanların daha bağlı, daha üretken ve daha mutlu olmasını sağlıyor. Ama şöyle bir şey var: Güven inşa etmek için herkese uyan tek bir tarif yok. Her liderin kendi "gizli sosunu" bul
Yeni bir yıla “merhaba” dedik. Geçtiğimiz yıl başarılar, dersler ve mücadeleler ile dolu bir yıldı. Şimdi ise yeni başlangıçlar yapma zamanı.
Bu yıl, tüm şirketlerin kalbi sayılabilecek İnsan Kaynakları’nda işin İ’sine çift dikiş atma ve K’yi yeniden tanımlama vaktidir!
2024 sizler için nasıl geçti bilmem ama bana çok iyi geldi, özellikle son çeyrek! Öncelikle kendisine ve buraya gelmemi sağlayan kişilere teşekkür ederek, 2025 yılına dair bir manifesto yazmak istedim.
Yoğun toplantılar, teslim tarihleri ve masa başı rutinleri derken iş hayatının temposu bazen enerjinizi tüketebilir. Neyse ki, doğru ilham kaynağıyla motivasyonunuzu yeniden kazanmak mümkün! Beyaz yakalı çalışanların kariyerlerinde ve kişisel gelişim yolc
Bir düşünün, sosyal medyada şu "mutlu cuma" paylaşımları var ya; toplantıdan sonra bir grup çalışanın kahkahası ya da ofis bahçesinde bir kahve molası... Bu tür paylaşımlar, markanızın reklam kampanyalarından çok daha etkili olabiliyor. Çünkü insanlar, di
Suadiye Mahallesi Bağdat Caddesi
No:399/B K:1 D:1
Kadıköy/İstanbul
Formu doldurarak veya
hello@4c1h.com email adresi ile bize ulaşabilirsiniz.